Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan ve toplamda 11 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremin üzerinden neredeyse 2 ay geçmesiyle depremin vurduğu illerde hayat normale dönmeye başlasa da herkeste acısı ve etkileri taze. Bunun için Regista Haber olarak afet bölgesindeki her gazeteci gibi bu felaketin görünmez kahramanlarından birisi olan Yeni Şafak gazetesi muhabiri Aybike Eroğlu Menteş’e ulaştık ve deprem bölgesinde deneyimlediklerini, yaşadıklarını öğrenmek adına sanal ortamdan da olsa bir röportaj gerçekleştirdik.


Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– Aybike Eroğlu Menteş. Yaklaşık 16 yıldır istihbarat muhabirliği yapıyorum. Son 1.5 yıldır sağlık editörlüğü görevini yürütüyorum. 

Gazeteciliğe nasıl ve nerede başladınız?

– 2006 yılında Anadolu Ajansı fotoğraf servisinde başladım.

On yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?

– Bu mesleğin insanı nereye sürükleyeceği belli olmuyor. Bazen emekli olmak istiyor insan, bazen hep haber kovalamak. Açıkçası tam emin olmamakla birlikte yine de 10 yıl sonra muhtemelen kendimi haberin ucundan tutarken bulurum.

Ülkemizde yüzyılın en büyük felaketi yaşandı, bu felakette sizde bir gazeteci olarak görünmez kahramanlardan birisisiniz. Hangi il veya illerde görev yaptınız?

– Depremin ilk anından itibaren bölgeye arkadaşlarımız gitti. Ben, ikinci ekip olarak Hatay’a gittim.

Hatay’da sizi en çok etkileyen sekans neydi?

– Merkez üssü Hatay’ın Defne ilçesi olan depremin yaşandığı dakikalarda şehre giriş yaptık. Yıkılmayan onlarca enkazın arasından geçerek hemen olay yerine gittik. Günlerimiz bu enkazların içinde geçti. Ben şahsen o enkazlar arasından çıkan eşyalarla yüzleştiğimiz anları unutamıyorum. Gülen insanların, güzel anların kayıt altına alındığı onlarca fotoğraf, yıllarca uğruna emek verip gece gündüz çalışılan diplomalar, üstüne aşındığı yer ve tarihin not edildiği kitaplar, tapu senetleri, tencereler… Birkaç ay önce kendi evimde koltuk takımını değiştirelim mi diye eşimle yaptığımız onca münakaşanın anlamsızlığını, yepyeni koltukların enkaz altında kaldığını gördüğüm anda anladım. Ben, Hatay’dan döndüğümden beri hiç alışveriş yapmadım inanır mısınız? Yapamıyorum. Kendim beğenip ne güzel diye üstüme bir çöp almadım. Alamıyorum. 

Deprem bölgesine gitmeye kendiniz mi karar verdiniz yoksa belirli bir talimat doğrultusunda mı yola koyuldunuz?

– Depremin olduğu sabah, çantamızı hazırlayıp merkeze geçtik. İlk gidecek ekibe haber müdürü karar verdi. Sonraki süreçte gitmek için pek çok kez istekli olduğumuzu bildirdik. İlk değişimde alana gönderildik.

Allah korusun; bir daha böyle bir felaket olsa “şunu da mutlaka yanımda götürürüm” dediğiniz bir şey var mı, ilk gittiğinizde ne gibi ekipmanları eksik aldığınızı veya almadığınızı hissettiniz?

– El feneri… Bölgede gece gündüz dolaşıp gözlem yapıyorsunuz. Bazı noktalar kapkaranlıktı, oralarda dolaşırken el feneri hep ”Keşke yanımıza alsaydık.” dediğim tek şeydi.

Gerçekleşen depremlerin ardından bölgedeki hırsızlık, yağma ve nitelikli dolandırıcılık hakkında neler söyleyeceksiniz?

– Kaosu fırsata çevirsek diye yaşayan insanlar hep var. Bu insanlar, bölgeye arama kurtarma ekibi gibi anında ulaştı; bunlar yalan değil. Depremde her şeyini kaybeden insanların altınını, eşyasını çalmayı düşünmek, kazanç elde etme fikri… Bunlar suç, hepsinden öte insanlık dışı. Üzücü hatta fazlasıyla sinir bozucu fakat bu insanlar hep var. Burası, iyiyle kötünün mücadele verdiği bir dünya olmaya devam edecek. Açıkçası bazı depremzedelerin, depremden sonraki günlerde evlerindeki eşyaları boşaltırken alt ve üst katları da boşalttığını duyduk, şahit olduk. Başıma gelse ne hissederdim bimiyorum, üçüncü göz olarak “Ulan bu kadar da olmaz be” diyorsunuz ama hayatta her şeyini kaybetmek, pijamalarla ortada kalmak… İnsana neler yaptırır bilmiyorum, hayatta hiç bu denli çaresiz kalmadım, yorum yapamıyorum. 

Deprem sonrası yaşanan süreçle beraber GSM operatörleri acımasızca eleştirildi. GSM operatörlerinin sınıfta kaldığını düşünüyor musunuz?

– Kesinlikle kaldılar. Biz, o sürecin en sıkıntılı olduğu günlerde bölgedeki arkadaşlara ulaşamadık. Sonra bölgeye geçtiğimizde yeni bir deprem olmuştu ve biz de ciddi sorunlar yaşadık. İletişim, bir yakınının yaşadığını öğrenme özgürlüğüymüş. Hepsinden öte insanlar bundan mahrum bırakıldı. Bu anda çekmeyeceksen, sonra çeksen ne olur Turkcell? 🙂 

Deprem bölgesinde görev yaptığınız günleri bir bütün olarak ele alırsanız, duygularınızı nasıl tercüme edersiniz?

– Ben, yaşamım boyunca beni değiştiren birkaç olay yaşadım ama böylesine bir yıkım, böylesine bir yok oluş hiç görmedim. Onlarca afet gördüm, böyle bir şeye hiç tanık olmadım. Korkunç bir yıkım var. Hatay, hep çok sevdiğim bir yerdi. Depremden önce de gitmiştim hatta yine gelirsem şuralara tekrar giderim dediğim yerler vardı, hepsi yerle bir olmuştu. İnsanların, hiçbir şeyi olmayan insanların, her selam verişimizde sofrasına davet etmesi mükemmel bir histi. Orada gülen insanlar gördükçe, dayanan insanlar en çok da… Gördükçe insanın yaşama dair umutları artıyor. Bunlar güzel anlar, cepte duruyor ama… hala rüyalarımda depremler oluyor, hala rüyalarımda kapalı yerden çıkamıyorum. Hala yakınlarımı arıyorum. Bir şey beğenme, geleceğe dair planlar yapma, hayal kurma bile anlamsız geliyor artık. Eve döndüğümde onlarca fazla eşya attım, hafiflemeye çalıştım. Allah korusun, İstanbul’da bir şey olursa yolumuza çıkabilecek her türlü eşyadan arındım. Yine de korkular insanla birlikte kalıyor. Sevdiğini kaybetme, yakınlarını bir daha görememe durumu ne kadar yakınımızdaymış da meğer biz hep ötelemişiz diye düşünüyor insan, çıldırıyor..

Ben, Hatay’daki son günümüzde kendime şöyle bir not almıştım; paylaşmak isterim:

Bugün yerle bir olmuş şehirde son günümüz. Önümüzden üçerli dörderli gruplarla insanlar geçiyor. Saat 07.59.. Son 15 dakikayı hayatı sorgulamayı sürdürmem dışında, izleyerek geçirdim. Ellerim soğuk, Hatay özellikle sabahları çok soğuk. Bir süre sonra alıştığınız bu soğuk aslında kemiklerinizi üşütecek cinsten. Arabayı sabaha kadar çalıştırdık. Başka türlü ısınamazdık. Üst üste sigara yakan insanlar gördüm burada. Fabrikası yıkılan Suriyeli işadamı vardı mesela. Şükrü dilinden düşürmeyen. Çocuklar gördüm, abim kahramanım oldu diyen. Bazı şeylerin kelimelerle tarifi yok. İnsan, başkalarının acısıyla da büyüyormuş aslında. “Hissedemem senin gibi” dediğim ne kadar acı varsa hepsini iliklerime kadar hissettim. 

İş makineleri birer ikişer koşturuyor, mesai mefhumu elbette yok. Kime ‘nasılsın’ diye sorsak gel bir şey ye, gel çay iç diyor. Upuzun, Bazen umuda, bazen hayat yüklü bir binayı yıkmaya, bazen iki parça döşeği sırtlanan bir araca doluşan onlarca insana rastlıyorsunuz. İnsan yeniden başlamaya programlı bir varlık Allah’tan. Her şey Allah’tan.. Hatırlatıyor, hiç olduğumuzu, dertlendiğimiz ne varsa bomboş olduğunu. Evde üstüne bir şey dökülen koltuk için kızdığımız çocuklar geliyor aklıma. Burada onlarca koltuk gördüm ters dönmüş, onlarca çocuk artık yok. Hayat boşmuş, anladım bir kez daha. 

Hala tırlar gelip gidiyor. Yaklaşık 4 gündür hiç

Susmayan dıt dıt dıt sesiyle sağır eden iş makineleri, bir enkazı değil, paramparça hayalleri kaldırıyor. Yepyeni eşyaları camdan fırlayan onlarca insan gördüm. Yarısı olmayan binalardan asansörlü araçlarla çıkarmaya çalıştıkları koltuklarla geçmişlerine veda ettiler. Kalbim ağrıyor. Anlamadık belki günlerdir burada nasıl bir cenderenin içinde olduğumuzu ama kalbim sızım sızım sızlıyor. 

Ailemden korkuyorum belki, her bir kayıpta kendimi görüyor olabilirim insanım neticede ama insan yanımı kaybetmemiş olmanın şükrünü yaşıyorum. En derinde bir yerde başkasının acısına ortak olmanın şükrü var. 

Ben burada sokak sokak gezdim, isyan eden bir insan görmedim. En ücra yollarda yürüdüm, biz bunu neden yaşadık diye hayıflanan tek bir insana rastlamadım. 

Beni yaklaşık 10 yıl büyüten şu 8-9 günde, derdiyle dertlendiğim insanlar hayatı bir kez daha öğretti. Her Hatay yazışımda Hayat diye düzelten telefonunun da bir bildiği var elbet. 

İnsan kalmaya devam edeceğim, yaşadığım müddetçe hakkını vererek, her zerresiyle hem de! 

Günaydın dünya…

Burası bildiğiniz gibi.

28.02.2023

Hatay – Antakya

Karayolları 53. Bölge 

Aybike…

Son olarak deprem bölgesinde çekilmiş birkaç fotoğrafınızı gönderebilir misiniz?

– Tabii.